İlk çağlardan günümüze değin Sivas, Anadolu coğrafyasının ortasında kendine önemli bir yer edinmiştir. Şimdi gelin, geçmişten günümüze Sivas’ın tarih sahnesindeki yolculuğuna birlikte göz atalım:
Kapadokya Konya’dan Sivas’a kadar geniş bir coğrafyayı tabir eden bir isimdir. Stratejik konumu dolayısıyla bölge, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Persler dönemine baktığımızda Kapadokya bölgesi önce iki eyalet merkezine yani satraplığa ayrılmıştı: Büyük Kapadokya ve Pont Kapadokyası. İlerleyen süreçte bu iki satraplık birleşecek ve Kapadokya Satraplığı adını alacaktır.
Büyük Kapadokya bölgesine baktığımızda arazi büyük bir bozkır sahası idi. Sadece buğday ekimine elverişli, ev inşasının o dönem için arazi şartlarından dolayı zorluk teşkil ettiği bölgenin merkezi şehri ise Mazaka yani Kayseri idi.
Pont Kapadokyası ise ormanlık, maden itibariyle zengin bir bölge olarak çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Sivas ya da o dönemki adı ile Sebast da bu söz konusu bölgede yer almaktadır. Sebast ismi Yunanca “Ogüst Şehri” demektir ve zamanında şehrin kraliçesi tarafından Roma kralı Augustus’a bir şükran ifadesi olarak şehre bu adı vermiştir.
İlerleyen süreçte Makedon İmparatorluğu, Pers İmparatorluğu ve Roma İmparatorluğu arasında sürekli el değiştiren tarihin bu önemli ve kadim şehri MS. 17’de Roma İmparatorluğu’na geçmiş ve 395’den sonra da Bizans döneminde kendine yer bulmuştur.
Bu dönemde imparatorluğun idarî yapılanma biçimi olarak “tema” biçimini benimsemesi sonucu Sivas da Sebasteia Teması’nın merkezi olmuştur. Bizans döneminde Müslümanlarla ilk tanışmasını yaşayan Sivas, Abdulvahabi Gazi hazretleri tarafından fethedilmek istense de bu büyük zat şehri fethetmeye nail olamamış ve şehadet şerbetini içmiştir.
1021 tarihinde dünya tarihinde eşine az rastlanır bir olay gerçekleşmiştir. Bizans tarafından Anadolu’ya yapılan Türk akınlarını engellemek için Van ve civarına yerleştirilen Ermeniler, Bizans’a Türk tehlikesi geçene kadar güvenli bölge olan Sivas’ı Van ile takas etmek istediğini bildirmiştir. Bizans yönetimi de bu teklifi kabul etmiş ve dünyada misali az olan bir şehir takası olayı gerçekleşmiştir. Takastan sonra ise Ermeniler Sivas’ta bağımsızlıklarını ilan etmişler ve Sivas çok kısa bir süre Küçük Ermenistan’ın başkenti olmuştur.
Bu arada şunu da belirtmeden geçemeyeceğiz ki Sivas tarihin her döneminde güvenli, emin bir belde olarak görülmüştür. Yüzyıllar sonra bu durum İstiklal mücadelemizde ise taçlanacaktır.
Bizans’ın Sivas’ta yönetimi tekrar eline almasının akabinde Anadolu’nun 1071 yılından itibaren Türk yurdu olmasıyla Sivas da kesin olarak Türk yurdu olmuştur.
Sivas Anadolu Selçukluları döneminde başkentlik görevini de belli bir süre üstlenmiş olsa da Anadolu Selçuklu devrinin en önemli başkenti hiç şüphesiz Konya’dır. Ancak Selçuklu devrini incelediğimizde Selçuklu devrinin idarî başkenti Konya olsa da iktisadî yönden en önemli şehri Sivas’tır. Yani iktisadî başkent Sivas’tır desek yanlış bir tabir kullanmayız.
Hamdullah Kaznivî tarafından hazırlanmış olan kitapta devlete ödenen vergi miktarlarını gösteren belgelerde de bu durum bariz bir şekilde belli olmaktadır. Daha da ilginç bir bilgi, yine o dönem belgelerine bakıldığında Konya ile Sivas’ın toplam vergi miktarı o dönem İngiltere’sinin toplam vergi miktarının yarısından fazladır.
İktisatta Konya’yı geride bırakan bu kadim şehir ilmî açıdan da Konya ile yarışır bir seviyedeydi. Günümüzde tarihî şehir meydanını çevreleyen Buruciye Medresesi, Çifte Minareli Medrese ve Sahibiye Medresesi(Gök Medrese) müthiş bir tevafuk sonucunda aynı yıl faaliyete geçmiştir(1271).
1217 yılında faaliyete geçen ve yine tarihî meydanı süsleyen Şifaiye Medresesi de şehrin ilmî yönüne katkıda bulunan bir diğer önemli yapıdır.
Selçuklu devrinin en çok eser bulunan üç şehrinden birisi de yine Sivas’tır. Diğer iki şehir ise Konya ve Kayseri’dir.
Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra da önemini yitirmeyen Sultan Şehir Sivas, imparatorluk tarafından oluşturulan “Eyalet-i Rum” eyaletinin merkezi olmuştur. 1526’dan 1864 yılına kadar bu özelliğini devam ettiren Sivas, 1864’te kabul edilen Teşkil-i Vilayet Nizamnamesi ile vilayet olarak tanımlanmıştır ve eyalet merkezi özelliğini yitirmiştir.
Sebaste, Sipas, Megalopolis, Kabira, Diaspolis, Talaurs, Danişment İli,Dar’ûl Âlâ, Eyalet-i Rum, Eyalet-i Sivas.
Dipnot: Yazı hazırlanırken İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI ve Rıdvan Nafiz EDGÜER tarafından yazılmış “Sivas Şehri” kitabı ve Osman TURAN tarafından yazılmış “Selçuklu Zamanında Sivas Şehri” makalesi referans alınmıştır.